22 Şubat 2012 Çarşamba

MISIR, DARBE ve BEN

Bir onceki yazimda Misir'dan gelen is teklifinde kalmistim. Kurumsal is hayatindan ayrilali 1,5 yil olmustu. Gelen is teklifi kurumsal bir sirkette proje yoneticiligi idi. Tekrardan kurumsal bir alanda calismayi denemek istiyorum, neler hissedecegimi denemeden bilemem degil mi? Tarih, Kasim 2010 ben Kahire'deyim. ''Kahire'' cok kalabalik, gunun her saati trafik kaosu var, hava kirliligi ise bir fekaket. Nefes alirken geniziniz yaniyor. Cok kotu benzin kullandiklarindan. Ilk gunlerim pek keyifli geciyor, Kahireyi dolasip kesif yapiyorum. Piramitler muhtesem. Kesinlikle orada olmak, hissetmek gerekiyor. Gelelim is yasamina; insanlarin is yapmasi cok yavas. Surekli onlari durtmek, hatirlatma yapmak ve isin her safhasinda kontrolu elden birakmamak gerekiyor. Orada insanlari calistirmak esas mesele. Efor had seviyelere cikiyor tabii boyle durumlarda. Tum gun bir ofiste belli saatlerde bulunmak zorunda olmak hakikaten cok zormus. Pozisyon, sosyal olanaklar, maas bunu tazmin etmeye yetmiyor. Mutsuz oldum. Beynime format atilmis gibiydi. Kurumsal is hayatima dair edindigim tum informasyon beynimden silinmis ve yerine kocaman bir bosluk olusmustu sanki. Hersey o kadar yabanci, baska dunyaya ait geliyordu ki ne isim vardi benim bu dunyada, bu insanlarin arasinda? Bu insanlarin hirslari, hedefleri , kaygilari bana bir o kadar manasiz geliyordu, farkli dilden konusuyorduk. Onlarin hedef ve amaclarini paylasamiyor, ortak bir frekansta bulusamiyorduk. Bu deneyimi yasayip kendimi gozlemlemek istemistim. Misir'a gitmezden evvel sadece bir isimin olmasina ihtiyacim vardi ve niyetim de boyleydi. Bilmiyordum, her turlu is (kurumsal, sprituel, yaratimsal) olabilirdi. Kurumsal gelince de icindeki durusumu gormek istedim. Yogada pozların icerisinde kalirken nahos hislerle karsilastigimiz zaman once hemen o pozdan cikmak isteriz, o histen biran evvel kacmak, kurtulmak icin. Aslinda yoganin bize ogretmek istedigi ''her ne his geliyorsa ' hos' veyahut' nahos' diye etiketledigimiz onunla kalabilmeyi arastirmaktir''. O hissin icine iyice dalinca degisim basliyor. Ben de kendimi iyi hissetmedigim, kendimi ozgurce ifade etme olanagi bulamadigim bu isin icinde kalmayi arastirdim. Mutsuzlugum gittikce artiyordu. Oyle derine inmistim ki bu hislerin yogunlugu beni yüzeye çıkardı. Bir anda bu sistemin disina cikiverdim. Ulkede darbe oldu ve ben Turkiye'nin gonderdigi tahliye ucagiyla Istanbul'a bir kus gibi konuverdim. Bu cok acayip birsey! Oyle bir daralma yasiyorum ki bir anda enerji patliyor, ulke patliyor ve ben baska bir boyuta, baska bir gerceklige isinlaniyorum. Sanki boyle bir deneyim icin anlasmistik (Ben ve Misir)! 3 aylık Misir deneyimi bana neyle uyumlu olmadigimi gostererek beni, neyi askla keyifle yapabilirim alaninda yogunlasmaya cekti. Her seyi deneyimle ogreniyoruz. Her sey deneyimin kendisi.

17 Ocak 2011 Pazartesi

FETHIYE'DEN MISIR'A...

Uzun zaman gecti aradan, epey uzun….2010 Nisan sonu itibariyle Fethiye’den Istanbul’a dondum. Sevgilimin tayini cikti, Enez diye bir yer, ilce guya ama bir Trakya koyu, Edirne’ye bagli, Ege’nin en kuzey noktasi, Yunanistan ile sinir bolgesi. Olay saskinlik, hayal kirikligi, kizginlik ve ofke ile karsilandi. Bir tokat gibi inmisti suratimiza bir turlu Kabul edemedik. Apar topar Istanbul a geldim. Birkac koli esyami da onden kargo ile gonderdim. 2 hafta Istanbul’da kaldiktan sonra 1 ayligina tekrar Fethiye ye geldim, Cigdem ve Erollarin ciftligi var Faralya koyunde, Kelebekler Vadisinin ustunde, tepe de cok guzel, internetten buldum onlari ama kalplerimiz biribirimizi hissedip cagirmis megerse. 3 hafta ben de calistim onlarla beraber, bahce isleri cok keyifliydi, topraga dokunmak, bitkilere, ciceklere dokunmak sabahin ertken saatlerinde dut agacinin altina dokulen dutlari toplamak, toplarken de birkac tanesini mideye gondermek sonra sebze fideleriyle ilgilenmek, gunesten kurumalarini onlemek icin koklerinin etrafini sarip sarmalamak, baharatleri kurutmak, onlari ovalamak, cok guzeldi benim icin. Deniz, Cigdem ve Erolun oglu, dunya tatlisi bir adam… Bana orada olmak cok iyi geldi, bir de vadinin ustu oldugu icin yukaridan asagi bakmak, herseyin yolunda oldugu izlenimini veriyordu, asagida belki kucuk calkantilar oluyordu denizde fakat yukaridan ve genis perspektiften bakinca hersey sutliman kipirtisiz ve mukemmel gorunuyordu, zaten doga en buyuk ogretmen, biraz baktigimizda gorebiliyoruz, olayin icindeyken farkedemiyor insan ama olayin disindan , yukaridan kendi disindan baktiginda icindeyken sorun olan o sey cok onemsiz birsey oluveriyor ya da gorunmuyor bile, butun olarak baktiginda hersey yolunda, onu doganin icinde hissetmek cok guzel bir deneyimdi….

Sonra Istanbula geldim. 3 hafta Istanbulda kaldim, Balkanlarda dolasmayi ne zamandir istiyordum ve uygun zamanda gerceklestirmek uzere evrene bu niyetimi firlatmistim.Yunanistan konsoloslugundan schengen vizemi aldim. Gulseven beni bekle beraber gideriz dedi, ben de tamam dedim. Ben Gulseven ile beraber Balkanlar turuna 18 Temmuz da ciktim. Bu seyahatlar baska blog konusu olacak, bekleyin. Benim Balkanlar turum cok guzel deneyimlerle 25 gun surdu. Istanbul a dondum yine. Artik dedim tamam, calismak istiyorum, bir is yapmak istiyorum. Balkanlardan dondugumde ayrica cok yogun olarak hissettigim akademik olarak okumak arzusuydu, yuksek lisans yapmak fikri cok iyi geldi. Kesinlikle cok istiyordum, bircok universitenin yuksek lisans programlarini arastirdim, yapmak istedigim alan Halkla iliskiler konusuydu, halkla iliskiler konusunda okumak uzmanlasmak ve bununla ilgile isler yapmak istiyordum. Fakat bircogunun sinav tarihi gecmis ya da gecmek uzereydi, Program icerik ve kosullari itibariyle Istanbul Tircaret Universitesi en uygunu geldi o an icin. Ozel ogrenci olarak basvurabilecek sonrasinda LES sinavina girip normal ogrenci kadrosuna gecebilecektirm. Programi da istedigim programdi. Evraklarimi tamamlayip okula basvuru yaptim. 1 hafta sonra mulakat vardi. Mulakata girdim, bir sonraki hafta ders secmelerine gidecektim. Bu arada da ev aramaya basladim Istanbul’da. Balkanlardaki turumu tamamladigimda yerlesik duzene gecme arzum artik doruk noktasina varmisti ve ozel bir alanimin olmamasi benim icin sorundu, musait olan arkadaslarimda kaliyordum, bu arada cok tesekkur ediyorum beni agirlayan herkese, velhasil ben isi bulmayi beklemek istemiyordum, bir an evvel kendime ait bir evim olsun istiyordum ve Kuzuguncuk civarindan ev aramaya basladim. O esnada Istanbulda Ilkay da kaliyordum, beraber dolastik Kuzguncuk sokaklarinda, emlakcilarla gorustuk, birkac tane de ev begendik, artik o mu olsun bu mu seklinde karar asamasindaydim. Kuzguncukta Emlakcida otururken telefonum caldi bir gun, aslinda bu telefon birkac gun once de gelmisti ama ben musait oldugumda donerim demistim kendimce, neyse bu kez actim canim arkadasim Cigdem, onu cok seviyorum, bana bir is teklifini iletti. Is, Misir’da, yoga egitmenligi, 5 yildizli bir otelde, gunde 2 kez ders verilecek sabah aksam sonrasinda serbest zaman, otelde konaklama, yer de Kizil Deniz de Hurghada diye bir yer. Ben tabii Misir lafini duydum ya ne isim var dedim, zaten ev de bakiyorum hatta begendim bile, bir de yuksek lisansa da baslicam haftaya ders secmeleri var. Avrupa ulkesi olsa tamam atliyim da…. aynen bunlari dusundum ve soyledim, arkadasim da bana Elif dusun istersen bu projenin sahibiyle detayli konus dedi ve benim telefon numarami verecekti, ben de iyi dedim.

Sonra bu telefonla gelen is teklifini Ilkay ile de paylastim. Ilkay super dedi, kabul et tabii, burada henuz bir evin yok, isin de yok (ama sevgili var !), ee yuksek lisans yapmak istersen Misir da da yapabilirsin, ayrica para kazanacaksin, en kotu ihtimalle tatil yapmis olursun, baktin olmadi doner gelirsin, boyle deyince bana da fikir sicak gelmeye basladi, bir bakilabilirdi. Ben de o esnada 1 haftadir Ilkayin yaninda kaliyordum, O da evde Misir la ilgili kitaplar okuyor, bana anlatiyordu, yani Misir in enerjisi coktan gelmis megerse yanima Sonra aksam projenin sahibi kisiyle detayli gorustum ve gitmek konusunda heveslendim. Ertesi gunu cok yakinim, canim ablam, Nur Ablam ile paylastim bu is teklifini, tabiiki Kabul ediyorsun dedi. Sonra ben de iyice Misir havasina koyverdim kendimi, hatta Misir kralicesi, prensesi seklinde geyikler donmeye basladi arkadaslar arasinda. Bu isin tam Istanbulda tekrar yerlesik duzene gecme uzere iken gelmesi cok ilginc, yeni berseylere adim atacak iken, yeni bir baslangic yapacak iken herseyi bicak gibi kesti, kesinlikle bir anlami vardi, ben icsel olarak evrenden gelen mesaji bu sekilde aldim, benim Misir a gitmem gerekiyor diye hissettim, emlakciyi arayip tutmayacagimi soyledim, okula da gitmedim yuksek lisans icin . Detaylar icin Misir daki otelin genel mudurunden haber bekliyorduk, bu bekleyis 3 hafta surdu, oysa en basinda hersey cok hizli baslamisti sanki hemen gidecekmisiz gibi… Sonra bekleme sureci biraz sikintili oldu, ben Misir konusunda cok emindim eee peki bu bekleyis te neyin nesiydi? Artik anladim ki o is olmayacak. Saniyorum otelde sorunlar oldu otel sahibiyle genel mudur arasinda mutabakata varilamadi ve bizim proje hayata gecmedi. Ben tamam dedim kendi kendime bu is olmayacak ama peki bunca gurultu niye koptu? Bu yaygara bosuna kopmus olmamliydi, bir dostun dedigi gibi silah patlayacakti, bekle Elif dedi. Tum bu isarelerin anlami vardi benim icin ve bu sure esnada merkezimde kalmaya calistim. Butun bunlar olurken 1 kasim aksami sevgilimle ayrildik. Tartistik ve ayrildik. Iste o anda bu durumdan daha kotusu olamazdi benim icin, bi yandan tam duzen kuracakken bir teklif geliyor ve ben bu teklifin pesinden gidiyorum ama is olmuyor, bekleme sureci, ev yok, is yok, bunlardan iliski de nasibini aliyor bu surecte, hassas bir donem , yapilan kaprisler, bagirislar, tartismalar ve akabinde ayrilik. Ve ben cok mutsuzum. Hicbir yere sigamiyorum, hani bir imkanim olsa da o ani geriye dondursem, nasil soylediklerimden ve yaptigimdan pismanin ama kontrol edemiyoruz iste. O aksam aglamaktan gozyasi pinarlarim kurudu adeta.

Ve ertesi sabah silah patladi. Telefonum caldi ve yeni bir is teklifi, baska bir is teklifi ama yine Misir’dan...Mucize gibi, onceki yaygara simdi anlam kazanmisti. Bir onceki gece daha kotusu yok iken birden baska birsey geliyor ve cikariyor beni bulundugum karanliktan sanki, ben saskinlik icersindeyim, hem cok uzgunum hem de cok sukur icersindeyim, tesekkurlerim sunuyorum yaradana, bana sundugu bu guzel hediyesi icin, beni mukafatlandirdigi icin, hersey o kadar hizli gelisiyordu ki, duygular birbiriyle sarmas dolas oldu adeta. Hala yasadigim ayriligin soku devam ediyorken kizarik gozlerle gittim is gorusmesine, tamam dedim ve en yakin tarih olan 20 Kasimda Misir a ucmak uzere anlastik. Sanki bu isin gelmesi icin bizim apar topar ayrilmamiz gerekiyordu, nasil da hersey bir anda olup bitti. Film sahnesi gibiydi. Bir onceki aksam kavgamizi ediyoruz, ayriliyoruz, bir iliski bitiyor ve ben ertesi sabah baska bir ulkeden gelen is gorusmesini yapiyorum. Devami gelecek….

28 Eylül 2009 Pazartesi

Bir Yoga Workshopunun Ardından !

28 Eylül 2009

Fethiye


2 haftalık chris chavez yoğun yoga workshopu beni biraz ezerek geçti duygusal anlamda yoksa fiziksel olarak bedenim güçlenerek çıktı bu çalışmadan. Artık daha havalı omuzlarım var :))))
Workshopun sonlarına doğru 2 günlük bayram tatiline bir de aile ziyaretini araya sıkıştırdım, o da ayrı bir yoğunluktu benim için. Yaklaşık 4 aydır görmüyor ailem ve yakın çevrem beni. (Bilmeyenler için hocalık eğitiminden sonra mevcut işimden ayrıldım, Istanbul'daki evimi kapattım, şu anda Fethiye'de yaşıyorum) Et yemememden tutun da yoga çalışmama, yoga çalışmaların beni iyice bitirmesine (zayıflığı bu şekilde ifade ediyorlar) , Fethiye'de bulunmama vs.kadar uzayan tartışmalar yapıldı, zayıflık mevzuundan fethiye olayı pek tartışılmadı fakat her ne kadar yüksek sesle ifade edilmese de içten içe kırgınlıkları devam ediyor özellikle babamın, annem hiç olmazsa duygularını ifade ediyor fakat babamın ağzını bıçak açmadı, geldiğimde beni karşıladı, hoşgeldin dedi, nihayetinde bayram da olduğu içn kutladık birbirimizin bayramını, fakat ben dönerken bana sadece kuru bir güle güle deyip öpmemesi ağrıma gitmedi değil, hissettim ki hala devam ediyor bana olan kırgınlığı.....
Tabii bunları da içime alınca yoga workshopunda açığa çıkanlar daha da alevli oldu. 24 Eylülde döndüm Fethiyeye. Daha o gün baş ağrısı ile geldim eve, sabah olduğunda da delirircesine ağrıyan bir baş hissediyordum, hemen bir ağrı kesici aldım (oysa ki uzun zamandır karşıyım ağrı kesicilere falan ve kullanmıyordum da), bütün gün yaklaşık öğleden sonraya kadar uyudum ağrıyı hissetmemek için. Uyandığımda neyse ki ağrı gitmişti fakat bende inanılmaz bir alınganlık ve duygusallık vardı, durup durup ağlıyordum, 2 gün boyunca sürekli ağladım, ortada söz yok sebep yok fakat ben ağlıyorum o kadar duygu yüklüyüm ki durduramıyorum bu ağlamaları...(Workshop esnasında da bi akşam böyle olmuş ve hissettiğim bu aşırı duygusallık, alınganlık ve öfke hallerimi Chris hoca ve sınıfla da paylaşmıştım. Chris Hoca dedi ki; bu duygu çıkışları, bedenimize ve hislerimize olan farkındalığımızın arttığının, hislerimizi daha görür hale geldiğimizin göstergesidir, bu da demek oluyor ki yoga pratiğimizde ilerleme katediyoruz) Canım sevgilim de beni anlamaya çalışıyor, yanında sürekli zırıl zırıl ağlayan biri, ne yapacağını şaşırdı, bana sorup duruyor neler oldu Istanbul'da, neden ağlıyorsun, neler hissediyorsun diye, o zaman baktım kendime hissettiğim bir tokat gibi çarptı yüzüme, '' yalnızlık duygusu '', ilk kez kendimi yapayalnız hissettim, yeni doğmuş bir bebek gibi çaresizdim, çırpınıyordum, elimi biri tutsun, beni korusun istiyordum, öyle çaresizdim ki. Yalnızlık duygusu çaresizlik ve korku duygularını da beraberinde getirdi. Ne yapabilirdim ki tek başına, ya da nasıl yapabilirdim hayatta nasıl kalabilirdim, Yalnızlık duygusuyla yüzleşmek çok ağır geldi.. Ona bakmak bile çok zordu, o anın olmamasını dilerken onunla nasıl kalabilirdim. O an filmi hemen geri sarıp eski yaşamıma (yani hocalık eğitimi öncesi yaşamıma, sistemin bir parçaşı olan işime, ailem ve akraba çevrem tarafından kabul ve takdir gören hayatıma) geri dönmek istedim, o an en azından bu duyguları farkında olmayacaktım. Şu an çok korku vericiydi ve çok korkuyordum. Çaresizlik ve korku içersinde yalnızlık hissiyle kalırken gözyaşlarım aktıkça aktı, yastığa ağzımı dayayıp uzun uzun ağladıktan bir süre sonra uyuyabilmişim. Sabah uyandığımda ise çıkanlar çıkmış, kalanlarla ben hafiflemiştim, şimdi kendimi daha iyi hissediyordum. Doğum sancısı gibiydi yaşananlar ve arkasından gelen de müthiş bir rahatlama oldu !!! Çok şükürler olsun!!!
Yaşadıklarımla benim yanımda olan canım sevgilime çok teşekkür ediyorum.

Namaste !

Elif